Geçmiş OL’sun
Yıllarca kendimi aradım durdum! bulduğumu sandığımda ise çok yanımıştım. Ben, aslında neydim, ne olmalıydım. Meğerse; aradığım ben, bir “Hiç”mişim. Böyle başlamıştı yeni güzel hikayem
Yıllarca kendimi aradım durdum! bulduğumu sandığımda ise çok yanımıştım. Ben, aslında neydim, ne olmalıydım. Meğerse; aradığım ben, bir “Hiç”mişim. Böyle başlamıştı yeni güzel hikayem
Yaşam renklerim solmuştu… Rüzgar ile bir bir savrulup uçmuştu. Apansızca kaçarcasına! Kendimi siyah beyaz televizyonlar gibi hissetmeye başlamıştım ki! Sonra başı sonu belli olmayan Güneş ile yağmur arasına sıkışmış gökkuşağı kattı kendine,...
Aç gönül pencerenin siyahını… Maviye, yeşile, huzura boyansın, renklendir hayatını. Gökkuşağı ?ol mesela!.. Uçsuz bucaksız!.. Bir vapur ? iskelesin de uçan martı ol!.. ? Kanatlansın ruhun sema da. Ayna ol!.. insanlığa dair,...
Hani bazıları vardır! Özellikle de diğer insanlardan ayrı tuttuğumuz, arayıp sormadan duramadığımız, en kötü anların da bile yanlarında olduklarımız veya olmaya çalıştıklarımız.. Üzülmelerine izin vermediklerimiz, her zaman mutlu etmeye çalıştıklarımız.. Kendimizden dahi...
Yürüyorum soluksuz, hızlı adımlar ile koşarcasına, apansızca şu hayatta. Bir daha geçmemek üzere çocukluğumun sokaklarından.. Anne, baba, kardeş türküsü çalıyor! Hoparlörü patlak bir teypte ki kasetten, Duyamıyorum! Haykırsam belki gök yarılmaz, biliyorum....
Zaman ilerler geriye alınması imkansızdır… Ben, sen, herkes ve her şey değişir… Yerküre bile şekil değiştirir… İnsan yaptığı hataların geçte olsa farkına varır, belki! Hatalarından ders alır veya almaz orasını bilemem! Ancak...
Sonsuz olmak mı? O da ne!.. Yok öyle bir şey. Her şeyin bir sonu var. Nasıl; Her gecenin sonun da gündüz oluyorsa! Bahar da açıp yeşeren yapraklar, sonbahar da sararıyor soluyor ve dökülüyorsa!…...